Ece
New member
Forumdaşlar, Düşündürmek İsteyen Bir Konu Getirdim Bugün...
Merhaba dostlar,
Bugün size sadece bir kelime hakkında yazmak istiyorum — ama o kelimenin içinde, adalet, iletişim, toplumsal roller ve farkındalık saklı: “Tebliğ etmek.”
Kulağa resmi, hatta biraz soğuk geliyor olabilir. Ama bu kelime aslında hayatımızın her alanında, her ilişkide, her mücadelede yer alıyor. Çünkü tebliğ etmek sadece bir evrak teslimi değil; bir mesajı, bir duyguyu, bir farkındalığı başkasına ulaştırma eylemi.
İşte tam da bu yüzden, bu yazıda kelimenin ötesine bakmak istiyorum: Tebliğ etmek ne demek, ama aynı zamanda “nasıl” demek? Kimin sesiyle, kimin yöntemiyle, hangi niyetle?
Kelimenin Kökeni: Bildirmek Değil, Ulaştırmak
“Tebliğ etmek”, Arapça kökenli bir kelime. Sözlük anlamı, “bir şeyi bildirmek, bir haber veya kararı muhatabına ulaştırmak.”
Ama dil sadece kelimelerden ibaret değildir, değil mi forumdaşlar?
Bir kelimenin nasıl söylendiği, kim tarafından söylendiği, kime söylendiği — hepsi anlamın bir parçasıdır.
Devletin tebligatı vardır, dini tebliğ vardır, ama bir annenin çocuğuna söylediği bir söz de bir tebliğdir.
Bir öğretmenin öğrencisine verdiği cesaret de öyle.
Yani bazen tebliğ etmek, sadece bir evrak uzatmak değil; bir duyguyu, bir hakikati, bir farkındalığı iletmektir.
Kadınların Tebliğ Biçimi: Empatiyle Dokunmak
Kadınların hayatta “tebliğ etme” biçimi genellikle duygusal zekâ ve empatiyle şekillenir.
Bir kadın, bir haberi verirken sadece bilgi aktarmakla kalmaz; muhatabının nasıl hissedeceğini de düşünür.
Bu yüzden, bir annenin “kızım, güçlü ol” deyişi, bir gazetecinin “bu adaletsizlik görülmeli” diye yazması, bir aktivistin “biz buradayız” haykırışı aslında birer toplumsal tebliğdir.
Kadınlar tarih boyunca sadece sözle değil, varlıklarıyla tebliğ ettiler.
Eşitlik istediler, ama bağırarak değil, var olarak; dayanışma ile, dayanıklılıkla…
Toplumsal cinsiyet kalıpları içinde bastırılmış seslerini, empatiyle yeniden kurdular.
Bir kadının “Ben de buradayım” demesi bile, bu toplumda bir tebliğdir — varoluşun bildirgesidir.
Erkeklerin Tebliğ Biçimi: Çözümle, Yapılandırarak
Erkeklerin dünyasında “tebliğ etmek” genellikle daha yapılandırılmış, çözüm odaklı bir biçimde görülür.
Erkek, toplumsal olarak “bildiren” konumunda yetiştirilir: kararı veren, duyuran, organize eden.
Ama modern dünyada bu da değişiyor. Artık erkekler de iletişimin sadece mantık değil, duygu da gerektirdiğini fark ediyor.
Bir erkek öğretmenin öğrencisine “Senin potansiyelin var” demesi,
bir babanın “Seni anlıyorum” diyebilmesi,
ya da bir yöneticinin “hata yapabilirsin, burası öğrenme alanı” demesi —
bunlar yeni bir tebliğ biçimidir: sadece bildirmek değil, insanca ulaştırmak.
Yani tebliğ etmek, artık buyurmak değil, birlikte anlamaya çağırmaktır.
Toplum, erkeklerin de bu empatik dili benimsemesiyle dönüşüyor.
Toplumsal Cinsiyet, Adalet ve Tebliğ Arasındaki Görünmez Bağ
Tebliğ, toplumsal adaletin kalbinde yer alır.
Çünkü adaletin var olabilmesi için bilgi, duygu ve farkındalık dolaşmalıdır.
Ama bilgi her zaman herkese eşit ulaşmaz.
Bir mahallenin kadınına sağlık hakkı tebliğ edilmediğinde, o kadın sessizce hastalanır.
Bir genç, kendi haklarını bilmediğinde, o haklar zaten yok gibidir.
Tebliğ eksikliği, bazen adaletsizliğin kendisidir.
Bu yüzden çeşitlilik ve sosyal adalet dediğimiz şey, aslında tebliğin kimden kime, nasıl yapıldığıyla ilgilidir.
Bir mesaj, herkese aynı yoldan gitmez; her kalp, farklı frekansta duyar.
Kadınlar tebliği duyguyla taşır, erkekler yapı kurar, ama ikisi bir araya geldiğinde gerçek değişim başlar.
Bir kadın adaletsizliği “hissettirir,” bir erkek onu “sisteme dahil eder.”
İkisi birleştiğinde, hem kalpte hem kanunda yankılanan bir farkındalık doğar.
Bir Forum Sohbetinin Gücü
Düşünün forumdaşlar, biz burada her gün aslında birbirimize bir şeyler tebliğ ediyoruz.
Kimi zaman bir bilgi, kimi zaman bir duygu, kimi zaman bir farkındalık.
Birimiz adaletin sesi olur, diğerimiz empatiyle tamamlar.
Birimiz “ne yapmalıyız” diye sorar, diğerimiz “nasıl hissettik” diye düşünür.
İşte bu, toplumsal cinsiyet dengesinin küçük bir örneği.
Hepimiz bir şey bildiriyoruz, ama asıl önemli olan nasıl bildirdiğimiz.
Bir fikri paylaşırken karşıdakini kırmadan, yargılamadan, insanca ulaştırmak…
İşte gerçek tebliğ budur.
Forumdaşlara Soruyorum…
Tebliğ etmek sizce sadece bir bildirim mi, yoksa bir davet mi?
Bir kelimeyle bir hayatı değiştirebilir miyiz?
Birine “yanındayım” demek, bir topluma “farkındayız” demekle eşdeğer olabilir mi?
Belki siz de kendi hayatınızda farkında olmadan bir tebliğ taşıyıcısısınız.
Bir sözüyle umut veren bir öğretmen, bir paylaşımıyla farkındalık yaratan bir forumdaştır belki.
Sizden ricam, bu başlıkta sadece tanımı değil, tebliğ etmenin insani anlamını konuşalım.
Çünkü bazen bir kelimeyi doğru anlamak, bir toplumu yeniden kurmak gibidir.
Belki de bu yazı, küçük bir tebliğdir:
Adaletin, eşitliğin ve anlayışın herkese ulaşması için.
Peki siz ne dersiniz forumdaşlar, sizce “tebliğ etmek” kimin sesinden duyulmalı?
Bir annenin şefkatli tonundan mı, bir babanın kararlı sesinden mi, yoksa ikisinin harmanından mı?
Merhaba dostlar,
Bugün size sadece bir kelime hakkında yazmak istiyorum — ama o kelimenin içinde, adalet, iletişim, toplumsal roller ve farkındalık saklı: “Tebliğ etmek.”
Kulağa resmi, hatta biraz soğuk geliyor olabilir. Ama bu kelime aslında hayatımızın her alanında, her ilişkide, her mücadelede yer alıyor. Çünkü tebliğ etmek sadece bir evrak teslimi değil; bir mesajı, bir duyguyu, bir farkındalığı başkasına ulaştırma eylemi.
İşte tam da bu yüzden, bu yazıda kelimenin ötesine bakmak istiyorum: Tebliğ etmek ne demek, ama aynı zamanda “nasıl” demek? Kimin sesiyle, kimin yöntemiyle, hangi niyetle?
Kelimenin Kökeni: Bildirmek Değil, Ulaştırmak
“Tebliğ etmek”, Arapça kökenli bir kelime. Sözlük anlamı, “bir şeyi bildirmek, bir haber veya kararı muhatabına ulaştırmak.”
Ama dil sadece kelimelerden ibaret değildir, değil mi forumdaşlar?
Bir kelimenin nasıl söylendiği, kim tarafından söylendiği, kime söylendiği — hepsi anlamın bir parçasıdır.
Devletin tebligatı vardır, dini tebliğ vardır, ama bir annenin çocuğuna söylediği bir söz de bir tebliğdir.
Bir öğretmenin öğrencisine verdiği cesaret de öyle.
Yani bazen tebliğ etmek, sadece bir evrak uzatmak değil; bir duyguyu, bir hakikati, bir farkındalığı iletmektir.
Kadınların Tebliğ Biçimi: Empatiyle Dokunmak
Kadınların hayatta “tebliğ etme” biçimi genellikle duygusal zekâ ve empatiyle şekillenir.
Bir kadın, bir haberi verirken sadece bilgi aktarmakla kalmaz; muhatabının nasıl hissedeceğini de düşünür.
Bu yüzden, bir annenin “kızım, güçlü ol” deyişi, bir gazetecinin “bu adaletsizlik görülmeli” diye yazması, bir aktivistin “biz buradayız” haykırışı aslında birer toplumsal tebliğdir.
Kadınlar tarih boyunca sadece sözle değil, varlıklarıyla tebliğ ettiler.
Eşitlik istediler, ama bağırarak değil, var olarak; dayanışma ile, dayanıklılıkla…
Toplumsal cinsiyet kalıpları içinde bastırılmış seslerini, empatiyle yeniden kurdular.
Bir kadının “Ben de buradayım” demesi bile, bu toplumda bir tebliğdir — varoluşun bildirgesidir.
Erkeklerin Tebliğ Biçimi: Çözümle, Yapılandırarak
Erkeklerin dünyasında “tebliğ etmek” genellikle daha yapılandırılmış, çözüm odaklı bir biçimde görülür.
Erkek, toplumsal olarak “bildiren” konumunda yetiştirilir: kararı veren, duyuran, organize eden.
Ama modern dünyada bu da değişiyor. Artık erkekler de iletişimin sadece mantık değil, duygu da gerektirdiğini fark ediyor.
Bir erkek öğretmenin öğrencisine “Senin potansiyelin var” demesi,
bir babanın “Seni anlıyorum” diyebilmesi,
ya da bir yöneticinin “hata yapabilirsin, burası öğrenme alanı” demesi —
bunlar yeni bir tebliğ biçimidir: sadece bildirmek değil, insanca ulaştırmak.
Yani tebliğ etmek, artık buyurmak değil, birlikte anlamaya çağırmaktır.
Toplum, erkeklerin de bu empatik dili benimsemesiyle dönüşüyor.
Toplumsal Cinsiyet, Adalet ve Tebliğ Arasındaki Görünmez Bağ
Tebliğ, toplumsal adaletin kalbinde yer alır.
Çünkü adaletin var olabilmesi için bilgi, duygu ve farkındalık dolaşmalıdır.
Ama bilgi her zaman herkese eşit ulaşmaz.
Bir mahallenin kadınına sağlık hakkı tebliğ edilmediğinde, o kadın sessizce hastalanır.
Bir genç, kendi haklarını bilmediğinde, o haklar zaten yok gibidir.
Tebliğ eksikliği, bazen adaletsizliğin kendisidir.
Bu yüzden çeşitlilik ve sosyal adalet dediğimiz şey, aslında tebliğin kimden kime, nasıl yapıldığıyla ilgilidir.
Bir mesaj, herkese aynı yoldan gitmez; her kalp, farklı frekansta duyar.
Kadınlar tebliği duyguyla taşır, erkekler yapı kurar, ama ikisi bir araya geldiğinde gerçek değişim başlar.
Bir kadın adaletsizliği “hissettirir,” bir erkek onu “sisteme dahil eder.”
İkisi birleştiğinde, hem kalpte hem kanunda yankılanan bir farkındalık doğar.
Bir Forum Sohbetinin Gücü
Düşünün forumdaşlar, biz burada her gün aslında birbirimize bir şeyler tebliğ ediyoruz.
Kimi zaman bir bilgi, kimi zaman bir duygu, kimi zaman bir farkındalık.
Birimiz adaletin sesi olur, diğerimiz empatiyle tamamlar.
Birimiz “ne yapmalıyız” diye sorar, diğerimiz “nasıl hissettik” diye düşünür.
İşte bu, toplumsal cinsiyet dengesinin küçük bir örneği.
Hepimiz bir şey bildiriyoruz, ama asıl önemli olan nasıl bildirdiğimiz.
Bir fikri paylaşırken karşıdakini kırmadan, yargılamadan, insanca ulaştırmak…
İşte gerçek tebliğ budur.
Forumdaşlara Soruyorum…
Tebliğ etmek sizce sadece bir bildirim mi, yoksa bir davet mi?
Bir kelimeyle bir hayatı değiştirebilir miyiz?
Birine “yanındayım” demek, bir topluma “farkındayız” demekle eşdeğer olabilir mi?
Belki siz de kendi hayatınızda farkında olmadan bir tebliğ taşıyıcısısınız.
Bir sözüyle umut veren bir öğretmen, bir paylaşımıyla farkındalık yaratan bir forumdaştır belki.
Sizden ricam, bu başlıkta sadece tanımı değil, tebliğ etmenin insani anlamını konuşalım.
Çünkü bazen bir kelimeyi doğru anlamak, bir toplumu yeniden kurmak gibidir.
Belki de bu yazı, küçük bir tebliğdir:
Adaletin, eşitliğin ve anlayışın herkese ulaşması için.
Peki siz ne dersiniz forumdaşlar, sizce “tebliğ etmek” kimin sesinden duyulmalı?
Bir annenin şefkatli tonundan mı, bir babanın kararlı sesinden mi, yoksa ikisinin harmanından mı?