Yön Otomotiv sahibi kim ?

Simge

New member
Yön Otomotiv'in Arkasında Kim Var? Bir Başarı Hikayesi ve Toplumsal Yansımaları

Bir sabah, kahvemi alıp biraz düşünmeye başladım. Yön Otomotiv'in sahibi kim? Bu şirketin büyümesinde kimlerin emeği var? Ve bu başarı öyküsünün ardında aslında hangi yaşamlar, hangi stratejiler ve hangi toplumsal kodlar yer alıyor? Başarının ardında sadece iyi bir iş planı mı var, yoksa toplumsal yapının, bireylerin erkek ve kadın kimliklerinin izleri de var mı? Yavaşça bu soruları aklımda canlandırırken, karşımda düşündüğümden çok daha fazlasını bulacağımı fark ettim.

Bir Adamın Başlangıcı: Strateji ve Hedefe Odaklanma

Yön Otomotiv, 1990'ların sonlarına doğru kurulduğunda, sektördeki ilk büyük adımlarını atan isimlerden biri, Faruk Yön'dü. Faruk, küçük yaşlardan itibaren iş dünyasına ilgi duymuş, strateji geliştirme ve büyüme konusunda analitik zekasını kullanarak başını hep bu tür işlerle belaya sokmuştu. Onun başarı yolculuğunun ilk yıllarında, her şeyin planlı ve hedef odaklı olması gerektiğini fark etmişti.

Faruk'un çocukluk yılları, annesinin onu büyütürken hep ona bir şeyler öğrettiği, ama aynı zamanda da çok bağımsız bir şekilde büyüdüğü bir dönemdi. Babası ise iş dünyasında çok fazla zaman geçirmediği için, Faruk'un hayatında erkeksi güçlü figürler pek yoktu. O, insanları anlayabilen, ancak duygusal olarak mesafeli, analitik bir kafa yapısına sahipti. Her adımını mantıklı bir şekilde atıyor, duygularını ise bir kenara koyuyordu. Yön Otomotiv de tam bu noktada, onun planlı, çözüm odaklı yaklaşımıyla şekillendi.

Faruk'un bir iş görüşmesinde, potansiyel bir iş ortağına söylediklerini hatırlıyorum: "Bir hedefe ulaşmanın tek yolu, ne olursa olsun o hedefe odaklanmaktan geçer." O an, iş dünyasının dengesinin sadece strateji ve planla değil, bu duygusal mesafeyle sağlandığını fark ettim.

Bir Kadının Dokunuşu: Empati ve İnsan İlişkileri

Ama bir şey vardı, Yön Otomotiv'in başarısının Faruk'un yalnızca stratejik zekasından değil, aynı zamanda ailesinin de desteğinden geldiğini unutmamalıyız. Faruk'un eşi, Ayşegül Yön, o yıllarda Faruk’un en büyük desteği ve en güçlü partneriydi. Ayşegül, bir iş kadını olarak Faruk'un yanına her zaman mantıklı ve insan odaklı bir bakış açısı getiriyordu. İşin büyümesinin sadece finansal verilerle değil, doğru ilişkilerle de mümkün olduğunu her fırsatta vurguluyordu.

Ayşegül, iş dünyasında uzun yıllar tecrübe kazanmış biri olarak, her zaman ilişkilerin gücüne inanıyordu. Faruk’un soğukkanlı yaklaşımını dengeleyen bu yaklaşım, şirketin vizyonunu insan odaklı bir şekilde genişletiyordu. Kadınların iş dünyasında rolü genellikle geri planda kalmış olsa da, Ayşegül'ün katkısı, işin ruhunu ve insan yönünü ön plana çıkarıyordu.

Bir gün, Ayşegül, Faruk’a şöyle demişti: "Bütün işler, hedeflere ulaşmakla bitmiyor. İnsanları unutma, onlarla doğru bağ kurmazsan, her şeyin sonu gelir." Bu sözleri, Yön Otomotiv’in aslında sadece bir otomotiv markası olmaktan daha fazlası olduğunu, bir değerler bütününe dönüştüğünü fark ettiriyordu. Ayşegül, şirketin başarısını sadece ürünle değil, aynı zamanda içindeki insanlar ve müşterilerle kurduğu güvenli bağlarla sağlamlaştırıyordu.

Toplumsal Dönüşüm: Bireylerin ve Ailelerin Etkisi

Yön Otomotiv’in yolculuğunun ardında sadece strateji ve empati değil, toplumsal dönüşüm de vardı. 1990'ların sonlarından itibaren Türkiye’deki iş dünyası hızla değişmeye başladı. Globalleşen dünya, şirketlerin daha büyük hedefler koymasına ve farklı stratejiler geliştirmesine olanak tanıdı. Ancak, bu dönemde, toplumsal olarak da bir değişim söz konusuydu. Kadınların iş gücüne katılımı, onların güçlü pozisyonlarda olmaları, iş dünyasında daha fazla görünür olmaları, her alanda olduğu gibi otomotiv sektöründe de kendini hissettirdi.

Ayşegül’ün katkısı, yalnızca kendi şirketinde değil, çevresindeki birçok kadının iş dünyasında kendilerini daha güçlü hissetmelerine de ilham verdi. Kadınların hem strateji geliştiren hem de ilişki kuran güçlü bireyler olduklarını anlatan bir örnek oluşturdu. Yön Otomotiv'in başarısındaki bu denge, toplumun cinsiyet rollerine dair algıları kıran bir etki yarattı.

Düşünceye Davet: Strateji ve Empati Arasında Nasıl Bir Denge Kurulabilir?

Şimdi, sizlere bir soru bırakıyorum: Strateji geliştirmek ve duygusal zeka kullanmak arasındaki dengeyi kurmak ne kadar zor? Bir şirketin, sadece analitik düşünme veya yalnızca duygusal zekaya sahip olmasının yeterli olmadığını düşünüyor musunuz? İş dünyasında cinsiyet rollerinin etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Herkesin bir lider olabilmesi, sadece erkeklerin stratejik bakış açısıyla mı mümkün?

Belki de, Faruk ve Ayşegül Yön'ün hikayesi, bir işin büyümesinin sadece iş zekasından değil, insan faktöründen de geçtiğini bizlere gösteriyor. Toplumsal değişim, yalnızca kadınların iş dünyasında daha fazla yer almasıyla değil, erkeklerin de empatik yaklaşımlarını benimsemesiyle gerçekleşiyor. Bir başarı öyküsüne bakarken, tüm bu etmenleri göz önünde bulundurmak belki de gerçek anlamda ilham verici olacaktır.

Şimdi, siz bu dengeyi nasıl kurarsınız?
 
Üst