Kuranda nikâh nasıl olmalı ?

Berk

New member
Kuran’da Nikâhın Anlamı Üzerine: Bir İbadet mi, Bir Sözleşme mi?

Geçenlerde bir dost meclisinde konu dönüp dolaşıp evliliğe geldi. Kimi “Nikâh zaten sadece bir imza,” dedi; kimi “Hayır, ibadet gibidir,” diye karşı çıktı. Ben sustum. Çünkü yıllardır gözlemlediğim şey şu: Nikâhın anlamı, Kuran’ın anlattığından çok, toplumun yüklediği anlamlarla şekilleniyor. Kuran’da sade, adaletli ve iki tarafın rızasına dayalı bir birliktelik tanımlanırken, biz çoğu zaman bu ruhu kaybedip şekilciliğe, törenlere ve hatta toplumsal baskıya teslim olmuşuz.

---

Kuran’a Göre Nikâhın Temeli: Rıza, Adalet ve Sözleşme

Kuran’da nikâh kelimesi hem evlilik akdini hem de cinsel birlikteliği ifade eder. Ancak her iki durumda da merkezde “rıza” vardır. Nisa Suresi 4/3 ve 4/19 ayetlerinde “kadınlara zorla mirasçı olmayın” ve “onlara mehirlerini gönül rızasıyla verin” buyrularak, nikâhın özünün gönüllülük olduğu açıkça belirtilir.

Bu, Kuran’ın dönemin ataerkil yapısına ciddi bir eleştirisidir. Çünkü o dönemde kadınlar genellikle evlilikte söz sahibi değildi. Kuran bu düzeni dönüştürerek, sözleşmeyi iki tarafın karşılıklı kabulüne dayandırmıştır.

Yani nikâh, ne tek taraflı bir “izin” ne de salt duygusal bir “aşk” eylemidir. Kuran’daki tanımıyla, adaletle kurulmuş, hakların korunduğu bir anlaşmadır.

Bugün bu anlayışa ne kadar yakınız? Nikâhın “erkek alır, kadın verilir” biçiminde anlatıldığı düğünlerde, acaba hâlâ bir tür mülkiyet izleri taşımıyor muyuz?

---

Toplumun Gölgesi: Nikâhın Kültürel Dönüşümü

Kuran’ın sade çizdiği nikâh anlayışı, zamanla toplumun ekonomik, geleneksel ve dini pratikleriyle kalın bir perde arkasında kalmış durumda. Bugün bir nikâh, çoğu zaman binlerce liralık masraf, statü gösterisi ve kimi zaman iki aile arasında politik bir güç gösterisine dönüşüyor.

Kuran’da ise nikâh, bir “ibadet” kadar sade ve sorumluluk temelli bir eylem olarak geçer. Rasulullah (s.a.v.)’in evliliklerinde bile gösteriş değil, ölçülülük vardır. Nikâh, insanı yüceltmek içindir; insanın üzerine yük bindirmek için değil.

Ama biz, gösterişi ibadetin önüne koyduk. Kadınlar bazen “toplumun ne diyeceği” baskısıyla, erkekler “ekonomik yeterlilik” baskısıyla karar veriyor. Bu noktada erkeklerin stratejik düşünme biçimi —geleceği planlamak, sorumluluk almak— faydalı görünse de, çoğu zaman duygusal katılığı beraberinde getiriyor. Kadınların empatik yaklaşımı ise duygusal derinlik katıyor ama bazen fedakârlıkla özsaygı arasındaki çizgiyi belirsizleştiriyor.

Kuran her iki yaklaşımı da dengeye çağırıyor: “Onlarla iyi geçinin” (Nisa 4/19). Yani stratejiyi şefkatle, aklı kalple birleştirmek.

---

Eleştirel Bir Bakış: Nikâh Gerçekten Eşit mi?

Kuran nikâhta tarafları “birbirinin elbisesi” olarak tanımlar (Bakara 2/187). Bu benzetme, eşitliğin, korumanın ve yakınlığın sembolüdür. Ancak pratikte bu eşitlik çoğu zaman erkek merkezli yorumlarla zedelenmiştir.

Bazı fıkıh yorumlarında erkeğin “velayet” hakkı, kadının “itaat” yükümlülüğüyle desteklenmiş; bu durum Kuran’ın özündeki karşılıklılık ilkesini zayıflatmıştır. Oysa Kuran’da “itaat” kelimesi nikâh bağlamında değil, daha çok Allah’a yönelik kullukta geçer.

Burada asıl soru şu: Biz Kuran’ı mı okuyoruz, yoksa yüzyılların erkek egemen tefsir geleneğini mi tekrarlıyoruz?

Eleştirel bir bakış, kutsal metne değil, onun üzerindeki katmanlara yönelmelidir. Kuran’ın özünü savunmak, onun adalet ilkesini kültürel yanlışlardan ayıklamaktan geçer.

---

Nikâhın Psikolojik ve Sosyal Boyutu

Modern psikoloji, sağlıklı ilişkilerin karşılıklı iletişim, güven ve empati üzerine kurulduğunu söyler. Kuran da benzer bir denge kurar: “Sükûn bulasınız diye sizi eşler kıldık” (Rum 30/21).

Bu ayetteki “sükûn”, sadece fiziksel huzur değil, ruhsal bir dengeyi anlatır.

Erkekler genellikle problem çözmeye, kadınlar ise anlamaya odaklanır; bu biyolojik değil, toplumsal bir eğilimdir. Kuran bu farklılıkları reddetmez, ama bunları hiyerarşik değil, tamamlayıcı olarak sunar.

Nikâh, bu iki yönün birlikte anlam kazandığı bir kurumdur.

Ancak toplumda, erkeklerin hâlâ “geçindiren”, kadınların “idare eden” rolüne sıkıştırılması, bu tamamlayıcılığı bozar.

Belki de modern Müslümanların yapması gereken şey, Kuran’ın eşitlik mesajını yeniden merkeze almak: Nikâh, bir tarafın kontrolü değil, iki tarafın ahdi olmalı.

---

Nikâhın Unutulan Yönü: Sözleşmeden Sorumluluğa

Kuran’da nikâh, sadece bir başlangıç değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Talak Suresi 65/2-3, ayrılık durumunda bile “adil şahitlik” ve “saygı” gereğini vurgular. Yani nikâh, sadece birleşmeyi değil, ayrılığı da insani kılmanın sınavıdır.

Bugün, evliliklerde sorun çıktığında hemen “boşanma haram mı?” tartışması yapılır ama kimse “adalet nerede eksildi?” diye sormaz.

Kuran’a göre nikâh, sadece birlikte yaşamak değil, birbirini yaşatmak meselesidir.

Ve belki de en çok burada hata ediyoruz: Nikâhı bir statü, bir belge, bir tören olarak görüyoruz; oysa Kuran onu ahlaki bir taahhüt olarak tanımlıyor.

---

Sonuç: Kuran’daki Nikâh Ruhunu Yeniden Hatırlamak

Bugün forumda bu satırları okuyan herkesin kendi nikâh anlayışı vardır: Kimi için aşk, kimi için ibadet, kimi için güvenli bir liman. Ama Kuran’ın sunduğu nikâh, bunların ötesinde bir bilinç halidir.

Ne yalnız duygusal, ne yalnız hukuki; her iki yönü de kapsayan bir denge modelidir.

Kuran, kadın ve erkeği birbirinin zıttı değil, birbirinin tamamlayanı olarak görür.

Nikâh bu tamamlanmanın adı, sevginin adaletle sınandığı bir sözleşmedir.

Peki biz, gerçekten bu sözün hakkını veriyor muyuz?

Nikâhı bir gelenek değil, bir sorumluluk olarak yeniden düşünebilir miyiz?

Belki de asıl devrim, termostatı değil, anlayışımızı ayarlamakta gizlidir.
 
Üst