E-devletten elektrik aboneliği olur mu ?

Beykozlu

Global Mod
Global Mod
[color=]E-Devlet’ten Elektrik Aboneliği: Kolaylık mı, Kâğıt Üstü Masal mı?[/color]

Forumdaşlar, şu işin adını koyalım: “E-devlet’ten elektrik aboneliği olur mu?” sorusu, sadece bir “olur/olmaz” meselesi değil. Ben bugün bu başlığı, lafı dolandırmadan, tartışma çıksın diye açıyorum. Çünkü ekranın bir ucunda “tek tıkla hallettim” diyenler var, diğer ucunda “başvuruyu yaptım, yine sayaç açımadı, saha ekibi gelmedi, günlerce bekledim” diye söylenenler. İkisi de aynı ülkede yaşıyor, aynı sistemi kullanıyor; ama deneyimleri bambaşka. O zaman burada bir terslik yok mu?

[color=]Kağıt Üstündeki Vaat: Sıfır Sürpriz, Maksimum Şeffaflık[/color]

Teoride tablo pırıl pırıl: E-devlet üzerinden birkaç form, kimlik doğrulama, sözleşme onayı; sonra da sistem dağıtım şirketine düşüyor, saha planlaması yapılıyor, sayaç açılıyor. Kulağa mükemmel geliyor. Trafik yok, kurye yok, dosya yok. Üstelik devletin şemsiyesi altında güvenlik ve veri gizliliği teminatıyla, “takip edilebilir süreç” iddiası. Peki ya pratik? Pratikte aynı hız, aynı şeffaflık, aynı güven duygusu var mı?

[color=]Gerçekte Ne Oluyor: Darboğazların Sessiz Listesi[/color]

1. Kurumsal Entegrasyon Eksikleri: “Başvurunuz dağıtım şirketine iletilmiştir” cümlesi ile gerçek dünyada “ekibin kapıyı çalması” arasında bazen bir kara delik var. CRMsiz, entegrasyonsuz, manuel aktarımlı süreçler hâlâ hayatta.

2. Saha Planlama Gerçeği: Dijital başvurunun en zayıf halkası fiziksel müdahale: sayaç açma, mühürleme, kontrol. E-devlet mükemmel çalışsa bile sahada kapasite sıkışınca sistem tıkanıyor.

3. İletişim Kopukluğu: Başvurudan sonra SMS/e-posta bilgilendirmeler gecikiyor ya da standart değil. Kullanıcı “Ne zaman gelecekler?” sorusuna yanıt bulamayınca, dijital güven duygusu buharlaşıyor.

4. Evrakın Dijital Karşılığı: Kiracı-mal sahibi onayı, borç-alacak kontrolleri, geçmiş tüketim borçları, mülkiyet uyuşmazlıkları… Bunlar dijital formda “checkbox” ile çözülmüyor. Arka planda hâlâ insan eli gerekiyor.

5. İtiraz ve İstisnalar: Standart dışı durumlar (kaçak şüphesi, proje değişikliği, abonelik türü farklılıkları) e-devlet tünelinden geçemiyor; vatandaş çağrı merkezleri arasında yo-yo oluyor.

[color=]Tartışmalı Nokta 1: “Dijitalleştiyse Hızlanır” Varsayımı[/color]

Dijital başvuru, süreç tamamının dijital olduğu anlamına gelmiyor. Bir formu online doldurmak, “uçtan uca dijital” demek değildir. Elektrik aboneliği; altyapı, güvenlik, mevzuat ve saha işçiliklerinden oluşan bir bileşim. O nedenle e-devlet sadece “ön yüz”. Arka tarafta kurumsal koordinasyon yoksa, dijital yüz en fazla ciladır.

[color=]Tartışmalı Nokta 2: Hesap Verebilirlik Kimin Üzerinde?[/color]

E-devlet mi, dağıtım şirketi mi, perakende satış şirketi mi? Başvuru “devlet kapısı”ndan giriyor ama gecikmede kim sorumlu? Kurumlar arası sınırlar kullanıcı için sis perdesi. Şeffaf sorumluluk matrisi yoksa, biriken öfke yanlış adreslere yöneliyor. Bu da toplumsal güveni kemiriyor.

[color=]Tartışmalı Nokta 3: Duyuru Var, Standart Yok[/color]

Kimi bölgede “48 saat içinde açıyoruz” algısı var, kiminde “önce keşif, sonra randevu” uygulanıyor. Bölgesel uygulama farkları, tek platform-tek standart beklentisini yıkıyor. E-devlet şemsiyesi altında bölgesel ayrışma, vatandaşta eşitlik duygusunu zedeliyor.

[color=]Strateji-Çözüm Odaklı Perspektif: Engelleri Haritalayıp Akışı Yeniden Tasarlamak[/color]

Bazı kullanıcılar meseleyi satranç tahtası gibi görür: “Sorun nerede kırılıyor? Hangi düğüm çözülürse akış hızlanır?” Bu bakış açısından yapılabilecekler:

- Uçtan Uca SLA: E-devlette başvuru anından saha işlemi tamamlanana kadar tek bir SLA; kurumlar arası bölünmeyen bir taahhüt. Sayaç açma için bölge bazlı, şeffaf hedef süreler.

- Gerçek Zamanlı Takip: “Kargon nerede?” netliğinde bir takip: “Başvurun işlendi → Randevu penceresi: 21 Ekim 10:00-14:00 → Ekip sahaya çıktı → Tamamlandı.”

- Otomatik Randevu Zekâsı: Başvuru sırasında sistem, bölge ekibinin kapasitesine göre en erken uygun zaman penceresini önerir; kullanıcı onaylar, ekip planı kilitlenir.

- İstisna Yönetişimi: Borç/itiraz/keşif gibi durumlarda otomatik olarak “uzman kuyruğu”na düşen dosyalar; standart dışı akışın kendine ait SLA’sı.

- Tek Hattın Sorumluluğu: “E-devlet başvurusu → tek muhatap iletişim numarası.” Dağıtım/perakende ayrımı vatandaşa yansıtılmadan, içeride koordinasyon.

[color=]Empati-İnsan Merkezli Perspektif: Sürecin Duygusal Maliyeti[/color]

Bazı kullanıcılar için mesele, takvim ve sayaçtan daha fazlası: “Ev taşıdım, çocuk okula başlayacak, internete bağlanmam gerekiyor, yaşlı ebeveynim var.” Bu noktada dijital deneyimin değeri, kaygıyı azaltma gücüyle ölçülür. İyileştirme önerileri:

- Net Dil, Net Beklenti: “En geç 72 saat” yerine “21 Ekim Pazartesi 14:00-18:00 arası” gibi somut pencereler; gecikirse otomatik bildirim.

- Duygusal Tasarım: Bildirimlerde “kusura bakmayın, ekip sahada yoğunluk yaşıyor; randevunuzu 1 gün öne çekmek için şu seçenekleri deneyelim” gibi insani ton.

- Kırılgan Durum Politikası: Yeni doğum, sağlık, yaşlı bakımı gibi hassasiyetlerde önceliklendirme kanalı. Empatiyi prosedür hâline getirmek.

- Geri Bildirim Döngüsü: Tamamlanan her başvuru sonrası mikro anket ve bölge-bazlı şeffaf memnuniyet panosu. Başarı oranı görünür olursa güven artar.

Not: Buradaki iki yaklaşımı “kadınlar böyledir, erkekler şöyledir” diye özcü bir kalıba dökmek sağlıklı değil. Stratejik veya empatik olmak cinsiyete değil, role ve duruma bağlı; tartışmayı bu çerçevede yürütelim.

[color=]Güvenlik ve Gizlilik: Verinin Akıbeti[/color]

Kimlik, adres, iletişim bilgileri, kira sözleşmesi gibi belgeler hassastır. E-devlet’te şifre-kimlik doğrulama güvenli olabilir; ama veri yaşam döngüsü nasıl? Başvurudan sonra veriler şirket içi sistemlere hangi denetimle aktarılıyor? Silme politikaları, erişim logları, üçüncü taraf tedarikçilerle paylaşım sınırları ne? Şeffaf olmayan her nokta, dijital kolaylığı gölgeler.

[color=]Maliyet, Teşvik ve Şeffaflık Üçgeni[/color]

Dijital başvurular şirketlere operasyonel tasarruf sağlar. Peki bu verimlilik kullanıcının lehine dönüyor mu? “Hızlı açım” için ücretli önceliklendirme etik mi? Asgari hizmeti makul sürede sunamıyorsan, ücretli hız şeridi tartışmalıdır. Dijitalleşmenin faydası faturalara yansımıyorsa, vatandaş bunu “başvuru formunu bana doldurtmanın modern yolu” gibi görür.

[color=]Provokatif Sorular: Ateşi Harlayalım[/color]

- E-devlet’in sunduğu “görünür hız”, sahadaki gerçek gecikmeyi perdelemek için bir vitrin mi?

- Tek bir ulusal Sayaç Açım SLA’sı çıkarıp bölge farkını sıfırlamak mümkün mü, yoksa bölgesel gerçeklikler buna engel mi?

- Dijital başvuru sonrası gecikmelerde otomatik tazminat (fatura indirimi gibi) olmalı mı?

- İstisnalar (borç, keşif, proje) bahane mi, yoksa kaçınılmaz mı? Bu istisnaların oranı kamuya açık raporlanmalı mı?

- Özel durum önceliği (hastalık, yaşlı bakım) etik ve uygulanabilir mi; suiistimal nasıl engellenir?

- Veriniz başvuru sonrası kaç gün, kimlerin erişiminde kalıyor; silme/maskeleme politikası net mi?

[color=]Sonuç: “Olur” Ama Nasıl?[/color]

E-devlet’ten elektrik aboneliği elbette “olur”; ama “iyi olur” mu, mesele orada. “İyi”nin ölçüsü; uçtan uca tek sorumluluk, izlenebilir randevu, istisnalar için ayrı hat, veri güvenliği şeffaflığı ve kullanıcıya somut vaat. Dijital vitrin yetmez; arka odadaki raflar da düzenli olacak. Biz kullanıcılar olarak “tek tık” masalını değil, tek muhatap, tek standart, tek SLA gerçeğini talep etmeliyiz. Aksi hâlde e-devlet, sadece başvuru formunu memurun masasına değil, bizim ekranımıza taşıyan modern bir sıradanlıktan ibaret kalır.

Şimdi söz sizde: Kendi deneyimlerinizde gerçekten “tek tık” mıydı, yoksa “tek tık + üç gün sessizlik + bir telefon maratonu” mu? Bölgenizde şeffaf süreler var mı? Gecikmelerde özür ve telafi gördünüz mü? Gelin, bu başlıkta pembe masalı değil, çıplak gerçeği konuşalım.
 
Üst