Allah Yalancıları Sevmez Mi? – Bir Hikâye, Bir Ders
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle yaşadığım değil ama yaşanmış kadar hissettiğim bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında, yalanın gölgesine sığınan insanlar olmuştur. Kimi bunu bilinçli yapar, kimi korkudan… ama ne olursa olsun, yalanın olduğu yerde güven kurur, kalpler kırılır. Ve biz biliriz ki, Allah yalancıları sevmez.
Gelin, bu hikâyeyi birlikte yaşayalım.
---
Bölüm 1 – Ahmet’in Dünyası
Ahmet, otuzlu yaşlarının başında, mühendis bir adamdı. Planlı, programlı, analitik düşünen biriydi. Onun için sorunlar çözülmesi gereken denklemlerdi. Hayatta duyguların da elbette yeri vardı ama Ahmet, aklına uygun olmayan bir şeyi kolay kolay kabullenmezdi.
Bir gün iş yerinde, yeni gelen bir proje sorumlusu ile tanıştı: Elif. İlk bakışta, sakin ve nazik tavırlarıyla dikkat çekiyordu. Ahmet’in aksine Elif, olaylara duyguların merceğinden bakıyordu. İnsan ilişkilerinde çok iyiydi; herkesin derdini dinler, onları anlamaya çalışırdı.
---
Bölüm 2 – Bir Dostluğun Başlangıcı
İkili, birkaç proje toplantısında yan yana gelince kısa sürede dost oldular. Ahmet, Elif’in insanlara olan samimi ilgisini takdir ediyordu. Elif ise Ahmet’in stratejik düşünme becerisinden etkilenmişti.
Bir akşam, ofis çıkışı kahve içmeye gittiler. Sohbet koyulaştığında Elif, yakın bir arkadaşından bahsetti: Ayşe.
“Ahmet, bazen ne kadar seversek sevelim, bazı insanlar bize yalan söyleyebiliyor. Onları korumak için değil, kendilerini korumak için…” dedi Elif, hafifçe başını eğerek.
Ahmet kaşlarını çattı: “Bence yalanın bahanesi olmaz. Kimseyi korumak için bile olsa, gerçeğin yerini alamaz.”
O an konu kapandı ama Ahmet’in zihnine yerleşti.
---
Bölüm 3 – Yalanın İlk İşareti
Aylar geçti. Ahmet, Elif ve Ayşe zaman zaman aynı ortamda buluşmaya başladılar. Ayşe ilk başta çok sıcak görünüyordu. Fakat Ahmet, onun sözlerinde ufak tutarsızlıklar fark etti. Bir gün Elif’e “Ayşe geçen hafta şehir dışına çıktığını söylemişti ama dün bana başka bir şey anlattı” dedi.
Elif, “Belki de karıştırmışsındır, Ahmet. O kötü biri değil” diyerek konuyu kapattı.
Ama Ahmet biliyordu ki, küçük yalanlar, büyük fırtınaların habercisiydi.
---
Bölüm 4 – Gerçekler Ortaya Çıkıyor
Bir iş projesi sırasında, Ayşe’nin verdiği bir bilgi yanlıştı ve bu, ciddi bir gecikmeye sebep oldu. Ahmet, konuyu araştırdığında bunun basit bir hata olmadığını, Ayşe’nin bilerek gerçeği sakladığını gördü.
Ahmet, stratejik düşünme tarzıyla olayı belgelendirdi. Tüm konuşmaları, tarihleri, belgeleri topladı. Ardından Elif’in karşısına geçti:
“Elif, senin üzüleceğini biliyorum ama sana doğruları söylemek zorundayım. Ayşe, bu projede bilerek yanlış bilgi verdi. Bu sadece iş değil; bu, güven meselesi.”
Elif’in gözleri doldu. “Ahmet, neden böyle bir şey yapsın ki?”
Ahmet, derin bir nefes aldı: “Bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey şu: Allah yalancıları sevmez. Yalan, dostluğu, sevgiyi, işi, her şeyi yıpratır.”
---
Bölüm 5 – Elif’in İç Dünyası
O gece Elif uyuyamadı. Bir yanda yıllardır tanıdığı Ayşe, bir yanda yeni tanıdığı ama dürüstlüğüne inandığı Ahmet vardı.
Ertesi gün Ayşe ile yüzleşti. Önce inkâr etti, sonra sessizleşti. Sonunda itiraf etti: “Bazen doğruyu söylemekten korktum, Elif. Çünkü bazı şeyleri kaybetmek istemedim.”
Elif’in gözlerinden yaşlar süzüldü: “Ama yalanla korunmuş hiçbir şey uzun ömürlü değildir. Sen bana sadece gerçeği değil, güvenimi de kaybettirdin.”
---
Bölüm 6 – Ders
Elif, Ahmet’e hak verdi. O günden sonra, hayatında yalanı tolere etmeyeceğine söz verdi. Ahmet ise Elif’ten şunu öğrendi: İnsanlar bazen korkudan, sevgiden, hatta iyilik yapmak niyetiyle bile yalan söyleyebilir. Ama ne niyet olursa olsun, yalan yine de yalandır.
Ve ikisi de şunu anladı:
“Allah yalancıları sevmez” sadece bir dini öğüt değil, aynı zamanda hayatın en temel gerçeğidir. Çünkü yalan, en büyük ihanettir.
---
Bölüm 7 – Forumdaşlara Söz
Sevgili dostlar, bu hikâye belki de bazılarımıza tanıdık geldi. Belki de hepimiz bir noktada Elif olduk; sevdiğimiz birinin yalanını görmezden geldik. Ya da Ahmet gibi, doğruları ortaya koymanın bedelini ödedik.
Siz hiç, yalanın gölgesinde kalmış bir dostluğun içinde bulundunuz mu?
Birinin yalanını ortaya çıkarmak, ilişkinizi nasıl etkiledi?
Yorumlarınızı merak ediyorum.
Belki sizin hikâyeniz, başka birine ışık olur. Çünkü bazen gerçekleri paylaşmak, en büyük iyiliktir.
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle yaşadığım değil ama yaşanmış kadar hissettiğim bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında, yalanın gölgesine sığınan insanlar olmuştur. Kimi bunu bilinçli yapar, kimi korkudan… ama ne olursa olsun, yalanın olduğu yerde güven kurur, kalpler kırılır. Ve biz biliriz ki, Allah yalancıları sevmez.
Gelin, bu hikâyeyi birlikte yaşayalım.
---
Bölüm 1 – Ahmet’in Dünyası
Ahmet, otuzlu yaşlarının başında, mühendis bir adamdı. Planlı, programlı, analitik düşünen biriydi. Onun için sorunlar çözülmesi gereken denklemlerdi. Hayatta duyguların da elbette yeri vardı ama Ahmet, aklına uygun olmayan bir şeyi kolay kolay kabullenmezdi.
Bir gün iş yerinde, yeni gelen bir proje sorumlusu ile tanıştı: Elif. İlk bakışta, sakin ve nazik tavırlarıyla dikkat çekiyordu. Ahmet’in aksine Elif, olaylara duyguların merceğinden bakıyordu. İnsan ilişkilerinde çok iyiydi; herkesin derdini dinler, onları anlamaya çalışırdı.
---
Bölüm 2 – Bir Dostluğun Başlangıcı
İkili, birkaç proje toplantısında yan yana gelince kısa sürede dost oldular. Ahmet, Elif’in insanlara olan samimi ilgisini takdir ediyordu. Elif ise Ahmet’in stratejik düşünme becerisinden etkilenmişti.
Bir akşam, ofis çıkışı kahve içmeye gittiler. Sohbet koyulaştığında Elif, yakın bir arkadaşından bahsetti: Ayşe.
“Ahmet, bazen ne kadar seversek sevelim, bazı insanlar bize yalan söyleyebiliyor. Onları korumak için değil, kendilerini korumak için…” dedi Elif, hafifçe başını eğerek.
Ahmet kaşlarını çattı: “Bence yalanın bahanesi olmaz. Kimseyi korumak için bile olsa, gerçeğin yerini alamaz.”
O an konu kapandı ama Ahmet’in zihnine yerleşti.
---
Bölüm 3 – Yalanın İlk İşareti
Aylar geçti. Ahmet, Elif ve Ayşe zaman zaman aynı ortamda buluşmaya başladılar. Ayşe ilk başta çok sıcak görünüyordu. Fakat Ahmet, onun sözlerinde ufak tutarsızlıklar fark etti. Bir gün Elif’e “Ayşe geçen hafta şehir dışına çıktığını söylemişti ama dün bana başka bir şey anlattı” dedi.
Elif, “Belki de karıştırmışsındır, Ahmet. O kötü biri değil” diyerek konuyu kapattı.
Ama Ahmet biliyordu ki, küçük yalanlar, büyük fırtınaların habercisiydi.
---
Bölüm 4 – Gerçekler Ortaya Çıkıyor
Bir iş projesi sırasında, Ayşe’nin verdiği bir bilgi yanlıştı ve bu, ciddi bir gecikmeye sebep oldu. Ahmet, konuyu araştırdığında bunun basit bir hata olmadığını, Ayşe’nin bilerek gerçeği sakladığını gördü.
Ahmet, stratejik düşünme tarzıyla olayı belgelendirdi. Tüm konuşmaları, tarihleri, belgeleri topladı. Ardından Elif’in karşısına geçti:
“Elif, senin üzüleceğini biliyorum ama sana doğruları söylemek zorundayım. Ayşe, bu projede bilerek yanlış bilgi verdi. Bu sadece iş değil; bu, güven meselesi.”
Elif’in gözleri doldu. “Ahmet, neden böyle bir şey yapsın ki?”
Ahmet, derin bir nefes aldı: “Bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey şu: Allah yalancıları sevmez. Yalan, dostluğu, sevgiyi, işi, her şeyi yıpratır.”
---
Bölüm 5 – Elif’in İç Dünyası
O gece Elif uyuyamadı. Bir yanda yıllardır tanıdığı Ayşe, bir yanda yeni tanıdığı ama dürüstlüğüne inandığı Ahmet vardı.
Ertesi gün Ayşe ile yüzleşti. Önce inkâr etti, sonra sessizleşti. Sonunda itiraf etti: “Bazen doğruyu söylemekten korktum, Elif. Çünkü bazı şeyleri kaybetmek istemedim.”
Elif’in gözlerinden yaşlar süzüldü: “Ama yalanla korunmuş hiçbir şey uzun ömürlü değildir. Sen bana sadece gerçeği değil, güvenimi de kaybettirdin.”
---
Bölüm 6 – Ders
Elif, Ahmet’e hak verdi. O günden sonra, hayatında yalanı tolere etmeyeceğine söz verdi. Ahmet ise Elif’ten şunu öğrendi: İnsanlar bazen korkudan, sevgiden, hatta iyilik yapmak niyetiyle bile yalan söyleyebilir. Ama ne niyet olursa olsun, yalan yine de yalandır.
Ve ikisi de şunu anladı:
“Allah yalancıları sevmez” sadece bir dini öğüt değil, aynı zamanda hayatın en temel gerçeğidir. Çünkü yalan, en büyük ihanettir.
---
Bölüm 7 – Forumdaşlara Söz
Sevgili dostlar, bu hikâye belki de bazılarımıza tanıdık geldi. Belki de hepimiz bir noktada Elif olduk; sevdiğimiz birinin yalanını görmezden geldik. Ya da Ahmet gibi, doğruları ortaya koymanın bedelini ödedik.
Siz hiç, yalanın gölgesinde kalmış bir dostluğun içinde bulundunuz mu?
Birinin yalanını ortaya çıkarmak, ilişkinizi nasıl etkiledi?
Yorumlarınızı merak ediyorum.
Belki sizin hikâyeniz, başka birine ışık olur. Çünkü bazen gerçekleri paylaşmak, en büyük iyiliktir.